Emily Gravett'in adını ilk kez bir kitap kapağının üzerinde gördüm. İllüstratör ve yazar kendisi. Hem yazmış hem çizmiş herkes bende merak uyandırıyor, öyle bir merak ki, sadece kitaplarını okumakla kalmıyorum hayatlarını deşme isteğine de kapılıyorum. Araştırınca nasıl bir biyografi buluyorum genelde, “bilmemmm ne art school u bitirdi, yetmedi şu şu şu illüstrasyon okulunu da bitirdi, şu şu ödülleri var, dört çocuğu ile mutlu umutlu bir yaşam sürmektedir.” Vb.
Bu hayat hikayelerini okuyunca şöyle bir görüntü canlanıyor hemen hayalimde, boy boy çocuklar, başa güneş geçmesin diye keten şapkalar, dikdörtgen uzuuun bir kır masasına dağılmış boya kalemleri, elmasını ısırıp, şarkı söylerken, resim çizen yetenekle donatılmış bir anne. Ağacın arkasına saklanmış , hayır hayır o ben olmalıyım diyen ben.
Yine böyle bir görüntüye hazırladım kendimi ve araştırmaya başladım. Başında "The" olan ne kadar gazete varsa hepsinde bir röportaj yada yazı vardı Emily Gravett ile ilgili. İlk önce The Gaurdian'da okuduğum bir yazı ardından The Telegraph'da "The road less traveled" başlıklı başka bir yazı ve son olarak da The Indipented da okuduğum bir röportaj illüstratör yazarlar hakkındaki ezberimi bozdu.
On altı yaşında eğitimini yarıda bırakarak sevgilisinin peşine takılıp sekiz sene boyunca bir otobüsü ev olarak kullanarak, yollarda bir yaşam sürmüş Emily Gravett. Öyle bir yaşam ki, karnını doyurmak için meyve sebze toplamak, günlerce herhangi bir kent görmeden ingiltere'nin kırsallarında yaşamak, atık yiyecek yiyip kar suyu eritip içecek kadar aç kalmak gibi günler içeriyor. Emily Gravett alanında başarıya ulaşmış insanların gittiği rotadan çok farklı olarak pek de gidilmemiş bir yoldan ilerlemiş gerçektende.
Röportajlarında uzun uzun bu sekiz yıllık sıra dışı hayatını anlatıyor Gravett. 80’lerin sonunda bir okul otobüsüyle başlayan gezisi önce bir karavanda ardından da patates toplayarak ve sadece beyaz yiyerek (ucuz olduğu için pirinç, patates ve beyaz ekmek) biriktirdikleri para ile aldıkları Toby Diesel adını verdikleri eski bir askeri otobüste devam ediyor. Bir tesisat işçisi olan sevgilisi Mik ile doğadaki yaşantıları, yazları festivalden festivale gezerek günü o gün tüketerek, kışları ise hayatta kalmaya çalışarak geçiyor. Fakat pastoral yolculukları solunum yetmezliği hastalığı ile doğan kızlarının bakım ihtiyacı nedeniyle son buluyor. O zamandan sonra, Gravett’in kendi ifadesiyle gezgin bir hayatın dinamizminin yerini hasta bir çocuk başında geçirilen pek pembe olmayan çamur tarlası gibi uzayan saatler alıyor. İlk olarak bu bitmez saatleri beşer beşer kullanarak ve hasta bebeğine kitap okuyarak doldurmaya çalışıyor. Bir süre sonra ise, Haverfordwest deki bir çizim kursuna katılarak manalandırmaya çalışıyor hayatını . Yaptığı işi, kelimeleri iyi çizimlerle birleştirmek olarak tanımlasa da yeteneği sadece iyi yazmak ve çizmekle sınırlı değil şaşırtıcı sayfa tasarımlarıyla alanında farklı bir çizgi de yaratıyor Emily Gravett. Orange Pear Apple Bear kitabı ile 2004 Macmillan illüstrasyon ödülünü kazanıyor ve bu ödül sayesinde keşfedildiğinde ise hayatı hızla ve dramatik bir şekilde değişiyor.
The Odd Egg (Tuhaf Yumurta) Emiliy Gravett’in ona başarı getiren bir diğer kitabı. Bir erkek ördeğin, kuluçka dönemindeki farklı dişi kuş cinslerine özenerek bulduğu bir yumurta ile yaşadığı annelik deneyimini anlatıyor. Birbirinden farklı yumurtalardan annelerine benzer yavrular çıkarken, bu tuhaf yumurtadan bir timsah yavrusu çıkıyor. Kitabın çok başarılı resimli anlatımı dışında sayfa kesimleriyle hareketlendirilmiş tasarımı Gravett’in diğer kitap tasarımlarında da karşımıza çıkıyor.
Emily Gravett’in sebze ve meyve toplayan elleri artık çok sayıda ödül topluyor. Son olarak Ekim 2011’ de yayınlanacak sürekli ama sürekli aynı masalı dinlemek isteyen ejderhanın masalı “Again “ ile Emily Gravett’i bir kez daha okuyup bu şaşırtıcı sanatçının sıra dışı hayatının meyvelerini bu kez biz toplayacağız.
Aaaa, aynı masalı dinlemek isteyen o ejderhadan bir tane de bende var :))) Küçük bir kız ejderha...
YanıtlaSil